Ali Gültiken - Sabah
Beşiktaş, ligde kafasını kaldırmaya başladı. Kendi ayarlarına geri dönme yolunda önemli işler yapıyor. Eyüpspor, önemli bir rakip, ligde de bugüne kadar çok başarılı işlere imza attılar. Bulundukları yer de bunu tarif ediyor. Fakat Beşiktaş'taki değişim ve dönüşüm önemli bir noktaya geldi. Rakipten daha ziyade kendi oyun felsefesini önceliğe alan bir Beşiktaş görüyoruz. Golü erken yemesine rağmen Trabzon maçındaki gibi yine muazzam bir reaksiyon gösterdi. Yaptığı geçiş hücumları gerçekten ders netliğindeydi. Eyüpspor'un savunma arkasına yapılan koşular, derinlemesine ve dikine paslar, kanatlardan gelen ortalar Beşiktaş'ı çok etkili hale getirdi. İlk yarıda atılan iki gol var. Ama en az beş golle de bitebilirdi. Rashica, Rafa Silva ve Gedson'un yüksek tempodaki hareketli oyunlarına Joao Mario'nun klas pasları ve ustalığı da eklenince Beşiktaş izlenmesi çok keyifli bir takım haline geldi.
Solskjaer'in planladıklarının sahadaki yansımaları çok olumlu. Oyuncuların buna reaksiyon verdiğini görüyoruz. Ortaya çıkan görüntü, futbolcuları mutlu ediyor. Solskjaer'in doğru yaptığı işlerden bir tanesi de performans alamadığı oyunculara çok fazla müsamaha göstermemesi. Immobile'nin son haftalardaki düşüşüne ancak 45 dakika dayanabildi. Semih'e verdiği şans da çok kıymetliydi. Semih'in, aldığı bu şansı gole çevirmiş olması hem onun açısından hem Beşiktaş açısından önemli. Beşiktaş'ın bu bölgede alternatiflere ihtiyacı var. Bu maçın diğer önemli yanı da Beşiktaş'ın 9. haftadan sonra yaşadığı büyük kırılmanın ardından ortaya çıkan hedef motivasyonunu yeniden canlandırması oldu. Bir üstündeki rakibini yenerek kendini bir basamak yukarıya attı. Kartal, bu kadronun potansiyeliyle paralel olması gerektiği yöne doğru yürümeye devam ediyor.
Cem Dizdar - Fanatik
Futbolda hücumu önceleyip savunmayı ikincil gören anlayışlarca yönetilen takımların maçları izlenirlik açısından zevklidir. Maceracı takımlar arzuyla rakip kaleye giderken oyuncuları arasındaki mesafeler de ister istemez açılır. Dolayısıyla tamamlanamayan hücumlarda kaptırılan toplar karşı hücuma dönüşür ki, buna süslü ifadeyle artık ''geçiş oyunu'' deniyor! Dün akşam da maç ilk devre aynen böyle geçti. Git, gel tarzdaki oyunda bu tür savunma anlayışları için ''Hak getire'' denir. Öte yandan gol atıcılar da ''kaçırma yarışı''ndaydı adeta. Evet Beşiktaş ilk devre boyunca rakip kalede daha fazla arayan, topu daha doğru kullanan görünümdeydi ancak bu arada ilk dakika içinde yediği gole benzer pozisyonlar da vermedi değil. Yani ''Yediğinden fazla atacaksın'' diye onca yıldır yutturulan saçmalığın tezahürüydü iki takımın sahadaki icraatı!..
Maçta ikinci devreye ilkinde çok kaçıran Ciro Immobile'yi kenara alarak başladı Ole Gunnar Solskjaer. Yerine giren Semih Kılıçsoy da Rafa Silva işbirliğiyle doğru koşu, doğru hamleyle maçı 1-3 getirdi. Bu hücumda da Eyüp, maç başından beri yaşadığı savunma sorunlarını sürdürdü! Yani atacağından fazlasını yemiş oldular anlayacağımız! Onlar açısından bence sorulması gereken şuydu; Bu savunma kurgusuyla bu maça kadar ligin nasıl en az gol yiyen takımı olarak kalmışlardı? Sanırım, ''Basit goller yiyen rakipleri Beşiktaş'ın yaptığı gibi ''basit golleri'' atamamıştı!''
Sezon başından bu yana ciddi sıkıntılar yaşayan Beşiktaş son maçlarda gözle görülür gelişme içinde. Tam da bu nedenle gönderilecekler listesine yazıldıkları iddia edilen Arthur Masuaku ile Joao Mario'yu gibi oyuncular da yükselişte görünüyor. Dolayısıyla bu sezonu bitirebilecekleri en iyi yerde bitirmeye uğraşırken esasen gelecek yılın hazırlığında görünüyor Beşiktaş. Bakalım sürdürmelerine izin verilecek mi?, Ve son soru; yemyeşil saha ve bembeyaz çizgiler varken o kırmızı top neyin nesiydi? Haydi ilk devre kar riski vardı ya ikinci devre?
Uğur Meleke - Hürriyet
Dün Kasımpaşa Stadı'nda ilk devrede 'iyi ki futbol var' diyeceğimiz türden bir 45 dakika izledik. İki iyi hocanın olumlu mantaliteleri sayesinde tartışmadan, kavgadan uzak kemiksiz futbol seyrettik hep birlikte. Toplam sadece 7 faul vardı ilk devrede. Buna karşın iki takım toplam 16 şut attı, rakip ceza alanlarında 36 kez topla buluşuldu.
Bu güzel ilk devrenin futbol açısından daha fazla takdiri hak eden tarafıysa misafir Beşiktaş'tı. Siyah-beyazlılar ilk devrede 2 gol attılar, 2 kez direğe takıldılar, 1 tane de Immobile'nin kaçırdığı net fırsat vardı. Tempo bir miktar düşse de, siyah-beyazlılar maçın ikinci yarısında da olumlu oyunlarını sürdürdüler.
Solskjaer'in özellikle Sivasspor maçıyla beraber ateşini yaktığı bu çıkışı üç ana gerekçeyle açıklayabiliriz:
1) Norveçli teknik adam, Sivas'ta Beşiktaş'ın temel probleminin 'geriden çıkarken yapılan kolay top kayıpları' olarak açıklamıştı. O gün Beşiktaş'ın orta sahasını değiştirdi, Gedson'un yanına Oxlade'i ekledi. O günden beri Beşiktaş daha anlamlı çıkıyor geriden.
2) Mert Günok'un Solskjaer öncesi son 3 maçta uzun top ortalaması 26... Sivas-Trabzon ve Eyüp maçlarındaysa bu sayı 11'e gerilemiş. Sezon başından beri Mert'le anlamsız uzun top problemini çözdü Solskjaer.
3) Dünün Beşiktaş adına en dikkat çekici detaylarından biri de, oyunun yönünü soldan sağa uzun toplarla çevirme becerisiydi. Sol kanatta birkaç pas yapıldıktan sonra özellikle Joao Mario, kros toplarla oyunun yönünü Svensson-Rashica'ya çevirdi. Ve böylece dengesini bozdular Eyüp savunmasının.
Dünün benim için dikkat çekici detaylarından biri de, Immobile'nin iki maçtır üst üste kritik frikikleri kullanması. OPTA'dan aldığım bilgiye göre Immobile 6 senedir hiç frikik kullanmamış. Beşiktaş'tan önceki kariyerinde de kullandığı frikik sayısı toplam sadece 4. Golü de yok.
Bilal Meşe - Milliyet
Süper Lig'e yeni adım atan takımlar için 'misafir' ya da 'asansör' benzetmelerini sıkça yaparız. Peki ya Eyüpspor? Görüyoruz ki Eyüpspor bu zinciri yerinden söktü, gözünü klasmana dikti... Ligde müthiş bir çizgi yakaladı, oynadığı futbolla, topladığı puanların asla rastlantı olmadığını ortaya koydu. Eyüpspor'un bir özelliği daha var, Beşiktaş ile birlikte ligin en az gol yiyen takımıydı.
Maçtan müthiş keyif aldım. Sanırım topun en fazla oyunda kaldığı 90 dakikayı izledik. Keyifli diyorum, kaleyi bulan üç golün dışında üretilenler mi, kaçanlar mı dersiniz, sayısız fırsatlar vardı. Pozisyonlar Kartal'ı işaret ediyor. Üretim çok, atanlar az. Ole buna bir çare bulsa ne iyi olur?
Rafa Silva çok özel bir yıldız, futbol zekası inanılmaz, tekniğini hiç tartışmam, Kartal'ı uçuran isimdir bence... İki asist, bir gol, aldığı ücret neyse, sonuna kadar hak ediyor, müthiş bir profesyonel.
Emre Mor'un asistine Tayfur 39. saniyede yanıt verdi, Eyüp'ü öne geçirdi... Bu erken golün şokunu çabuk atlatan Kartal, önce Rafa Silva ile skoru eşitledi, Rashica ile devreyi önde tamamladı. Kartal'n kaçırdıklarını sayamadım, iki direkten dönen top mu dersiniz, Immobile'nin girdiği, değerlendiremediği hangi pozisyonu anlatsak size. Kuşkusuz Kartal'ın geriye düştüğü maçlarda çabuk reaksiyon gösterme gibi özelliği var. İlk yarı buna en büyük örnektir. Ole, ikinci yarıya Immobile'nin yerine Semih'le başlarken ilerleyen dakikalarda da Amir, Onur, Arroyo ve Salih hamleleri yaptı. Oyunu domine eden Beşiktaş olası iş kazasına 60'ta Semih'in golüyle set çekti. Evet, Semih ne zaman forma giyse, gol arıyor, yılmıyor, ama bir türlü bulamıyordu, dün attığı gol bence onu hayata döndürdü. Yeni transfer Keny Arroyo 76'da oyuna girdi. Kumaşı iyi, takıma ısındıkça faydalı olacağını gösterdi. Kartal'da bir kıpırdanma, bir uyanış var. Erken gol yese de pes etmiyor, çabuk reaksiyon gösteriyor, geriye düştüğü maçı üç puanla kapatıyor. Eee büyük takım olmak da burada yatıyor. Kartal zirveyi kaçırsa da klasmana doğru kanat çırpıyor, taraftarını da tribünlere çekmeye devam ediyor.