Ali Gültiken (Sabah)
Oyunun ilk yarısı Beşiktaş adına ağızlarda güzel bir tat bıraktı. Maça iyi başlayan, ne oynadığını bilen bir takım olarak Solskjaer, uygulamak istediği sistemi sahaya yansıttı. Rakibine çok fazla top kullanma şansı bırakmadı. Özellikle kendi orta alanında Chamberlain, Mario ve Fernandes ile etkili bir bölge kontrolü yaptı. Neredeyse hiç pozisyon vermeden ilk yarıyı bitirdi. Oyunun bu bölümünde Svensson ve Masuaku'nun da Beşiktaş'ın hücum yönünde önemli katkıları oldu. Bireysel anlamda çok ekstra işler görmesek de takım halinde Beşiktaş en azından kendi planladığını uygulayabildi ve golü de buldu. Hem kendi zorlu süreci hem de Sivas'ın zorlu deplasman koşulları için bu gol önemli bir işti. Golün getirmiş olduğu skoru koruma düşüncesi ve biraz daha kontrollü oyun, ikinci yarıda Beşiktaş'ı biraz daha savunma güvenliğinde kalmaya itti. Bu da Sivasspor'un cesaretini artırdı, ilk yarıya oranla daha fazla Beşiktaş'ın kalesini zorlamaya çalıştılar. Bunda çok başarılı olduğunu söyleyemiyoruz ama oyun olarak Beşiktaş'a oranla daha fazla rakip yarı alanda kaldı.
Aslında Beşiktaş oyunu sahanın belli bölümlerinde rakibe bıraktı ama rakibini avlamak için de maçın son dakikasına kadar boşluklarını bekledi. Burada Mustafa'nın bireysel olarak yarattığı penaltı onun adına da Beşiktaş adına da harika bir görüntü oldu. Mario'nun hem orta alandaki performansı hem de penaltıdan attığı gol onun adına da iyi bir performans oldu. Sezonu kaybettiğiniz ve sürekli istikrarsızlık yaşadığınız dönemler için 3 puan muazzam bir ilaç oluyor. Yeni bir hoca, oyuncuları ve yeteneklerini tanımaya çalışıyor. Bir yandan kendi kafasındaki oyun düzenini bu oyuncularla bir yere getirme mücadelesine giriyor. Bunlar kolay süreçler değil ama Beşiktaş'ın aşması gereken durumlar. Bu galibiyet de bunun güvenli adımlarından biri oldu.
Cem Dizdar (Fanatik)
O kadar futboldan uzak bir ilk yarı ki, insan ne yazacağını şaşırıyor! Devre sonuna doğru kendi kendime soruyordum, 'Bu kadar oyunsuz bir karşılaşmada hangi takımın daha iyi hocası var? İkinci devre hangi özel hoca maçı değiştirecek düzenlemeleri yapacak acaba?' diye. Bu soruları düşünürken Beşiktaş golü atmasın mı? Üstelik taraftarlarının 'Gitsin de gitsin!' diye ter ter tepindiği Arthur Masuaku'nun iki takımın da top kaybetme yarışına girdiği devrenin son anlarındaki orta değil pas niteliğindeki işçiliğinden! Ciddiye alınacak şeylerin az olduğu haliyle bunun sadece hava ısısıyla ilgili olmadığı ilk yarının bana düşündürdüğü şu oldu: 'Bu haldeki iki takım için kesinlikle transfere ihtiyaç yok çünkü getirilecek tüm 'Kurtarıcı nitelikli' oyuncular bu takımlarda kaybolur gider! Haliyle öncelik eldeki kadroları futbol oynar hale getirmek olmalı.' İkinci devrede de hocalardan beklenen o 'Mucizevi dokunuş' gelmeyince ilkine benzer bir yavanlığı izleyip durduk. Öyle ki, normalde yayıncı kuruluş spikerleri çoğu maçta en sıradan hadiseleri bile büyük bir coşkuyla anlatır!
Maçı anlatan Çağatay Uysal'da tıpkı bizim gibi 'Oyunsuzluk efsunu'na tutulduğu için çoğunlukla sadece futbolcu isimlerini söyleyip, geçti. Başka ne yapsın? Çünkü fazladan anlatacağı, süsleyebileceği bir şeyler olmuyordu sahada. Birilerini inandırmak için sık sık söylenir ya; 'Kötü oynarken de kazanmayı bileceksin!' diye... İyi de, 'Bu kadar para batırıldıktan sonra kötü oyun neden demektir?' diye sorulmaz mı hiç? Belki kazanmasına kazandı Beşiktaş ama gelecek adına başta genç oyuncular olmak üzere herhangi bir oyuncusunu kazandığını düşünen var mı aramızda?
Güntekin Onay (Hürriyet)
Beşiktaş, dün çok zor bir maçı kazandı. Kış aylarında Sivas'ın dondurucu soğunda saat 19'da nedense sadece Beşiktaş oynuyor? Sporcu sağlığı açısından sorun yaratabilecek, sakatlıklara yol açacak kadar soğuk bir havada ve bozuk zeminde oynamak kolay değil. Dün disiplinli oynayan ve geçmiş maçlara oranla topun değerini daha fazla bilen bir Beşiktaş gördük. Ayrıca takım boyu daha kısa ve kompakt bir takım vardı sahada.
Joao Mario, orta alanda oyun kurucu pozisyonunda idi ve arkadaşlarını çok iyi yönlendirdi. Teknik kalitesi yüksek ve oyun zekası olan bir oyuncu Joao Mario ve kesinlikle kanat değil. Süratli değil ve temposu düşük ama dün oynadığı pozisyonda başarılı oldu.
Savunmada görev yapan oyuncu da, kaleci Mert Günok da görevlerini yaptı. Arthur Masuaku, Ole Gunnar Solskjaer geldikten sonra görülen çıkışını devam ettirerek gollük bir pozisyonu engelledi ve bir de şık asist yaptı.
Solskjaer, kulübesi güçlü olmamasına rağmen yaptığı hamleler ile skoru tutmak ve farkı artırmak istedi. Norveçli teknik adam, Joao Mario ve Alex Oxlade-Chamberlain'in kariyerlerinin ve kalitelerinin farkında. Onları kazanıp takımın genel kalitesini artırmak istiyor.
Dün Ciro İmmobile ve Ernest Muci hariç 11'de başlayan herkes görevini yaptı. Mustafa Hekimoğlu'nun çalışkan ve hareketli oyunu sevindirici. Semih Kılıçsoy da Norveçli hocadan süre alıyor ama topsuz oyunu öğrenip, pas kalitesini geliştirmek zorunda. Bakalım Ole Gunnar Solsjkjaer genç forvetlere neler katacak?
Dün zor koşullarda kazanma kararlılığıyla oynayan disiplinli bir Beşiktaş gördük. Bundan sonra oyun kalitesi ve seviyesi istikrarlı bir şekilde yukarı çıkacaktır.
Attila Gökçe (Milliyet)
Durgun ve heyecansız bir ilk yarı izledik. Maç ancak ikinci yarıda hareket kazanabildi ve golü arayan Beşiktaş, istediğini buldu. Oysa her iki takımın puan cetvelindeki yeri, öncelikle maç kazanmayı, gol pozisyonları üretmeyi ve tabelayı değiştirmeyi gerektiriyordu. Kanatlardan ve ortadan düzenleyecekleri ataklarla oyunu zenginleştirebilirler, taraftarlarına da bekledikleri heyecanı yaşatabilirlerdi.
Sivasspor ev sahibiydi ama oyunun egemeni olamadı. Rey Manaj gibi bir golcü, adının üfürüldüğü kadar etkili ve verimli değildi. Bunda biraz da iki takım oyuncularının kaptırdıkları topları geri alabilmek için baskın davranması etkili oldu. Efkan Bekiroğlu, ikinci yarıda daha atak rolleri tercih etti. Bir şutu da kaleci Mert'te kaldı.
Beşiktaş'a dönersek? Deplasmanda kazanamadıkları maç sayısı 7 idi. Sekizincide can sıkıcı sonuç almamak için gayretliydiler. Ancak savunmada sağlam durmalarına karşılık hücumda çok top kaybettiler. Çok az şut attılar. Rashica, Masuaku ve Muçi'nin gayretli oyunlarına ayak uyduramadılar. Gedson da 78'de çıkınca Beşiktaş yine sıkıntılı dakikalara takıldı. Ancak orta alan oyuncuları dakikalar ilerledikçe daha doğru oyunlar kurarak takımın sağlam durmasına yardımcı oldular. Uduokhai ve Emirhan için özel bir not düşelim? İki sakatını oynatamayan Beşiktaş'ın göbeğinde "vekalet" savaşını iyi paylaştılar. Hele Emirhan'ın sıkıntılı mücadelede Masuaku'nun ortasını kafayla tamamlaması galibiyet kapısını aralayan şık bir hareketti. Attığı gollerden hemen sonra beklenmedik goller yiyerek sıkıntılı beraberlikler zincirine dolanan Beşiktaş, rahatladığı golü de penaltıyla buldu. Evet, Ali Şansalan'ın ceza alanı içinde çekilerek düşürülen Mustafa Hekimoğlu için verdiği karar doğruydu. Joao Mario'nun kartopuna tutulduğu anda penaltıyı gole çevirmesi ilginç oldu.
Immobile Beşiktaş'ta yorgun, şutsuz ve etkisiz kalıyor. Evet, saygı duyulacak bir kariyeri var ama, burada devamı yok gibi? Solskjaer'in sevimli İtalyan'a özel çalışma yaptırması ya da biraz dinlendirmesi gerekiyor.