YORUM | Onur Özgen @ozgenonur
Futbolda taktik, bir takımın güçlü yanlarını ortaya çıkarmak kadar zayıf yanlarını da gizlemek içindir. Sergen Yalçın'ın PAOK karşısındaki stratejisi ise Beşiktaş'ın ne güçlü olduğu yönlerini gösterebildi ne de zaaflarını kapatabildi.
Siyah-beyazlılarda her yıl kendini tekrar eden tuhaf bir durum var. Kurulan kadrolar, oynamak istenen futbolla hiçbir şekilde örtüşmüyor. Örneğin, birbirinden ağır stoperlerle savunma önde kurulmak isteniyor. Sonuç olarak ise hâliyle rakiplerin hızlı hücumları karşısında çaresiz kalınıyor. Ya da ön tarafta kontratağa meyilli oyuncular varken, ısrarla topa sahip olmaya, rakip yarı sahaya yerleşmeye ve set hücumları vasıtasıyla pozisyon üretilmeye çalışılıyor. Nitekim bunun sonucu da tamamlanamayan atakların akabinde rakibe verilen kontratak fırsatları oluyor.
Her sezon bir öncekinden daha ağır ve sakar bir stoperin bulunması ise başka bir muamma. Hiç değilse öncekiler Şili'den, İspanya'dan, Hollanda'dan getirilmişti. Welinton ise iki sezondur zaten buradaydı ve bu yüzden ne beklerin arkasına atılan toplara yetişememesi ne de rakip santrforu ceza sahası içinde sırtı kaleye dönükken düşürmesi sürpriz olmalıydı.
PAOK Besiktas 08/25/20" perform:prop="uuid:vv52o3o6b48k1go53t2c2fy1f;width:1200;height:799" src="https://images.daznservices.com/di/library/GOAL/b6/96/welinton-paok-besiktas-082520_13fb71mcmqu131oepsr83chrro.jpg?t=662168652" style="width: 100%;" />
Yine de bu oyunculara uygun bir oyun elbette vardı. Stoperleriniz ağır ve sakar olabilir. Sağ bekiniz aslında bir sağ bek oyuncusu olmayabilir ve o pozisyonun gereklerini çok iyi yerine getiremeyebilir. Savunma önünde iki defansif ağırlıklı orta saha oyuncusuyla oynayabilirsiniz. O hâlde savunmanızı kendi kalenizin 40 metre uzağında kurmaya kalkmazsınız. Hatlarınızı birbirine olabildiğince yakın tutarsınız. Topa hükmetmeye çalışmak yerine takım hâlinde topun arkasına geçip bekler ve rakibin hatalarından faydalanmaya çalışırsınız. Böylece ön taraftaki iki hızlı kanat oyuncunuz ve topla kat etmeyi seven ofansif orta saha oyuncunuz da meziyetlerini gösterebilecekleri alanları bulabilirler.
Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi'ndeki son ön eleme deneyimini, altı yıl önce Arsenal'a karşı yaşamıştı. O zaman da hem tarz hem de kalite olarak dün gecekinden çok farklı olmayan bir kadrosu vardı. Savunmasının göbeğinde teknik ama son derece ağır Pedro Franco ve uzun süren bir sakatlıktan yeni çıkmış Ersan Gülüm oynuyordu. Sağ bekinde, yine o pozisyonun oyuncusu olmayan İsmail Köybaşı, sol bekinde oldukça dengesiz bir oyuncu olan Ramon Motta yer alıyordu. Savunmanın göbeğinde ise Atiba Hutchinson'ın o zamanki ekürisi Necip yerine Veli Kavlak'tı.
Hem bugünden bakıldığında hem de o gün için oldukça yetersiz görünen bu altılı savunma hattıyla Beşiktaş, Arsenal'a karşı 180 dakika boyunca çok az gol fırsatı vermiş ve bir anlık konsantrasyon kaybı neticesinde Alexis Sanchez'den yediği golle elenmişti. Fakat devamında Avrupa Ligi'nde karşılaştığı Tottenham ve Liverpool'u yine üstün bir oyunla bu defa yenmeyi başarmıştı. Merkezinde Necip Uysal ve Franco, sağında Serdar Kurtuluş, solunda Daniel Opare'nin olduğu savunma hattıyla elediği Liverpool'a karşı 120 dakikalık rövanş maçında rakibine ceza sahasında yalnızca sekiz defa topla buluşma şansı tanımıştı örneğin.
Elbette o takımın da handikapları vardı. Bilhassa hücumda çok özgür ve yaratıcı bir takım değildi, Slaven Bilic'in takımı. Ama Feda sezonunda ligde kalesinde toplam 47 gol gören bir takımı, tek tek bakıldığında son derece yetersiz görünen savunma oyuncularıyla Premier Lig'in devlerine karşı pozisyon vermeyen bir takıma dönüştürmeyi başarmıştı. İyi kurgulanmış, herkesin rollerinin belli olduğu ve realist bir topsuz oyun planıyla başarmıştı bunu.
PAOK Besiktas 08/25/20" perform:prop="uuid:jg0hgkf6s8d610sysln7gjnka;width:1200;height:799" src="https://images.daznservices.com/di/library/GOAL/91/5c/sergen-yalcin-paok-besiktas-082520_18ibb27ljdzga1pkjz9khus061.jpg?t=662401556" style="width: 100%;" />
Dolayısıyla dün geceki PAOK yenilgisinin ardından konuşulması gereken ilk şey oyuncuların değil, oyunun yetersizliği olmalı. Tek hücum planı Jeremain Lens'in arkasına atılan uzun toplar olan bir rakibe karşı, 45 dakika boyunca hiçbir önlem alınamaması konuşulmalı. Bu uzun topları savuşturacak çabukluğa sahip olmayan Domagoj Vida ve Welinton'un bu kadar önde konumlandırılmaları konuşulmalı. Topa daha fazla sahip olunacaksa, neden savunma önünde çift defansif pivotla sahaya çıkıldığı konuşulmalı.
Sergen Yalçın, bugüne kadar antrenörlük kariyerinde, kendisinden önce kurulan dağınık düzenlere belirli bir işlerlik kazandırma konusunda oldukça yetkin bir görüntü sergiledi. Buna karşın sıfırdan işleyen bir düzen kurmak ise başka bir meziyet istiyor. Ve bu meziyetin Yalçın'da olduğunu gösteren bir emare şu ana kadar pek göremedik. Henüz elbette çok erken, ama Beşiktaş'ta geçirdiği ilk sezon başındaki işaretlerin pek olumlu olmadığı rahatlıkla söylenebilir.
Selânik'te Beşiktaş adına tek iyi şey ise ikinci yarının başında oyuna giren Oğuzhan Özyakup'tu. Çok sevdiğiniz eski bir filmi yıllar sonra yeniden izlemenin ne kadar keyifli bir şey olduğunu bilirsiniz. Oğuzhan da top ayağına her geldiğinde aynı keyfi verdi. Beşiktaş'ın bu yıl belli ki tutunacak bir şeylere ihtiyacı olacak. Oğuzhan, o tutamaçlardan biri olabilir.