YORUM: Steve Madeley (The Athletic) | ÇEVİRİ: Can Doğan
1968 yılının Eylül ayında Split'te olanlar spor için oldukça önemliydi. Önce Slaven Bilic doğdu. 1 hafta sonra ise Aljinoviceva'daki aynı hastanede Toni Kukoc dünyaya geldi.
Hajduk Split'in stadyumuna 1 kilometreden daha az uzaklıkta yer alan aynı bloktaki dairelerine döndüler. Gençlik dönemlerinde tanıştılar ve arkadaş oldular. 52 yıl sonra ikisi de Hırvatistan için birer kahraman konumundalar.
Birmingham yakınlarındaki Sutton Coldfield'da yaşayan Bilic, zamanını teknik direktörlüğünü yaptığı West Bromwich Albion'ı Premier Lig'e geri döndürmek için harcıyor. Kukoc ise Chicago Bulls formasıyla Michael Jordan, Dennis Rodman ve Scottie Pippen ile birlikte 90'lı yıllara damga vurduğu Illinois'de yaşamını sürdürüyor.
The Athletic'e konuşan Kukoc "Ben 18 Eylül'de doğdum. Slaven ise 11 Eylül'de. Aynı binada yaşadık. Hiç unutmuyorum, annem Rada bana Slaven'in annesiyle aynı anda hastaneye gittiklerini söylerdi. Normal çocuklardık. Slaven ile futbol oynadığımızı hatırlıyorum. 3-4 boyunca birlikte Hajduk Split'te antrenmanlara katıldık. Ben 15-16 yaşlarındayken futboldan basketbola geçiş yaptım. Yugoslavya'da dışarı çıkma şansı bulduğumuz zamanlarda futbol veya basketbol oynuyorduk. 12 yaşındayken Hajduk Split tarafından seçildik. O futbolda kalıp, kariyerini bu yönde ilerletmeyi seçti. Ben ise sol kanattta oynuyordum. Dürüst olmak gerekirse fena da değildim ama bir yaz boyum 15-20 cm uzayınca basketbola yöneldim." ifadelerini kullandı.
"Demir Perde"nin arkasındaki bu ufak şehir, o dönemde çoğu spor için önemli bir jenerasyon yakalanmasına katkıda bulundu. Bilic ve Kukoc'un dışında Wimbledon şampiyonu Goran Ivanisevic de Split'te dünyaya geldi.
Bilic, sadece futbol yeteneği değil, başka özellikleriyle de ön plana çıkıyordu.
Bilic'in okuldaki en yakın arkadaşı ve sağdıcı Ivo Cuzzi "Onunla ilgili ilk izlenimim çok ciddi ve profesyonel oluşuydu. Ben ondan 1 yaş büyüğüm ama o her zaman benden daha olgun ve zekiydi. Kafasında her zaman farklı şeyler olurdu. Futbol antrenörlüğü yapıyor, avukatlık diplomasına sahip, aynı zamanda müzikle ilgileniyor. Bunların yanında kendine has bir karizması var. Bunların hepsi onu özel bir insan haline getiriyor. Slaven ile 6 yaşındayken tanıştık. Bütün zamanımızı birlikte geçiriyorduk. Şanslıyız ki hala arkadaşız. İlk tanıştığımızda o yüzme sporuyla ilgileniyordu. Onu futbol oynamaya çağırıyordum. Bu talebim onun futbol kariyerine başlaması adına önemli bir noktada yer alıyor." şeklinde konuştu.
1991 yılında başlayan Hırvatistan Bağımsızlık Savaşı, Bilic'in ailesiyle birlikte Split'ten Almanya'nın Karlsruhe şehrine taşınmasına neden oldu.
Kukoc bu konu hakkında "Gerçekten katı bir komünist rejimin olduğunu söylemek zor. Çocukken istediğimiz her yere ne zaman istersek gidebiliyorduk. Hayat bizim için güzeldi. Gündüzleri okula gidiyorduk. Okul sonrasındaki bütün günümüzü dışarıda sokaklarda oynayarak geçiriyorduk. Dalmaçya Sahili harika bir yer olduğu için yaz ayları da çok güzel oluyordu." dedi.
Cuzzi ise düşüncelerini "Yugoslavya'da büyüdük ve güzel bir çocukluğumuz oldu. Savaş bizim için daha zordu çünkü en güzel yıllarımızda başlamıştı. O stresle yaşamak kolay değil. Sahilde yaşananlar gerçek bir savaş değildi. Onlar Yugoslav gemilerle bize saldırıyordu. Bizim güçlerimiz ise savaşı Split'ten 100 km uzakta tutmaya çalışıyordu. Savaş yüzünden insanlar değişti. Kendi jenerasyonumuzdan insanları ve arkadaşlarımızı kaybettik. Geçmiş hakkında konuşmak çok zor." şeklinde dile getirdi.
Futbola olan tutkusu Bilic'in hayatında hep önemli bir yere sahip olsa da; Bilic, Hajduk Split'teki başarısına rağmen hayatının futbol tarafından ele geçirilmesini hiçbir zaman istemedi.
Kukoc, Bilic için "Sahada her zaman agresifti ama saha dışında bambaşka bir insandı. Gitar çalan, motosiklete binen, arkadaş canlısı tatlı bir adam... İşte ben onu hep bu şekilde hatırlıyorum." ifadelerini kullandı.
Bilic'in danışmanı ve arkadaşı Kenneth Asquez ise "12 yaşındayken profesyonel futbolcu olmanın hayalini kurardı. Ailesi onu hep destekledi. Ancak okulunu da bitirmesini istediler. Hukukla ilgili herhangi bir şey yapmamış olsa da, kendisini disiplin etmesini sağladığı için ailesine hep teşekkür etti." dedi.
Ebeveynlerinin öğretmen olması nedeniyle her zaman okula konsantre olan ve eğitimini ilk sıraya koyan Bilic, Split Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. Ivo Cuzzi onun için "Tıpkı Elon Musk gibi hep birkaç yıl ilerisini düşünür" demişti.
Slaven Bilic 27 yaşındayken, Almanya'da geçirdiği üç senenin ardından 1996'da West Ham United'a transfer oldu.
O dönemde West Ham United'ın başında bulunan Harry Redknapp "Onu antrenmanda gördüğüm ilk gün liderlik özelliklerine sahip olduğunu anladım. Onu transfer etmeye karar vermemiz sadece 1 gün sürmüştü. Rock grubu ve sakalı vardı. Kendine has bir insandır ve aynı zamanda çok iyi bir oyuncuydu. Onu çok uzun süre elimizde tutamadık. Önce Tottenham istedi. Tottenham'a gitmesine engel olduk ama bir süre sonra Everton kapımızı çaldı. Finansal bir karar aldık ve Slaven'in Everton'a gitmesine izin verdik." şeklinde konuştu.
Bilic'in West Ham United dönemindeki takım arkadaşlarından John Hartson da, o sezon Londra ekibinin kadrosunda bulunan Rio Ferdinand, Joe Cole, Frank Lamprd ve Michael Carrick gibi oyuncuların Hırvat isimden yardım aldığını söyledi.
1998 Dünya Kupası ise Bilic'in kariyerinin hem zirve noktasıydı hem de sonun başlangıcıydı.
Turnuvayı üçüncü sırada bitiren Hırvatistan'ın yarı finalde Fransa'ya 2-1 mağlup olduğu karşılaşmada Laurent Blanc'ın oyundan atılmasına neden olan pozisyonun başrolündeki Bilic, o an yüzünden eleştirilere maruz kaldı.
Slaven Bilic Croatia 1998" perform:prop="uuid:1srqykhx353jb10pt6xgnn6hto;width:1920;height:1080" src="https://images.daznservices.com/di/library/GOAL/20/34/slaven-bilic-croatia-1998_15yvh9vpxd5001pbc7y2c5zuh4.jpg?t=-1690133623" style="width: 100%;" />
Turnuva boyunca kaçlasındaki sakatlıkla mücadele eden Bilic'in o kararı Everton kariyerinin sona ermesine neden oldu. Bilic hala o sakatlığın etkilerini yaşıyor.
Bilic'in hem Hajduk Split'te hem de milli takımda birlikte oynadığı Stimac "Blanc o gün oyundan atılmayı hak etmişti. Slaven bütün turnuvayı büyük ağrılarla tamamlamıştı. Dünya Kupası'nın onun kalçalarını mahvettiğini söyleyebilirim. Turnuva boyunca hep tedavi gördü. Takımın geri kalanıyla antrenman yapmadı ve kendini hep maçlara sakladı. O bir kahraman." ifadelerini kullandı.
Müziği hayatının merkezine koyan Slaven Bilic, arkadaşlarıyla Pearl Jam ve Guns N' Roses konserlerine gitmekten büyük keyif alıyor.
Bilic, sadece bir dinleyici olarak değil, kurduğu Rawbau adındaki rock gurubyla da müziğin içinde yer alıyor.
Grubun, kendi adını taşıyan (2004) ve Vatreno Ludilo (2008) adında iki albümü bulunuyor.
Rawbau'nun üyelerinden Sasa Bulic albümün çıkış sürecini şu sözlerle anlatıyor:
"Slaven ile müzisyenlerin gittiği bir barda ortak bir arkadaşımız sayesinde tanıştık. Slaevn'in planlarını dinledikten sonra stüdyo bulmak adına 10 şarkılık bir demo CD'si aldım. Şarkıları dinleyince çok beğendim ve mutlaka albüm haline gelmesi gerektiğini düşündüm. Detayları hallettikten sonra Ljubljana'daki bir stüdyoda albümü kaydettik. Slaven'in tarzı İngilizlere çok benziyor. Dinlediğinizde bunu anlayabilirsiniz."
Slaven Bilic, 2008 yılında İngiliz futboluna bir başka etki bırakmayı başardı. Bilic yönetimindeki Hırvatistan Milli Takımı, Euro 2008 elemelerinin son maçında beraberliğin yeteceği İngiltere'yi 3-2 mağlup ederek, onları turnuva finallerinin dışında bırakmıştı. Hırvatistan'ın Euro 2008 yolculuğu ise Türkiye karşısında çeyrek finalde aldıkları mucizevi mağlubiyetle son bulmuştu.
Hırvatistan'ın Euro 2012'ye de grup aşamalarında veda etmesinin ardından kararları sorgulanan Bilic'in milli takım kariyeri sona erdi. Hırvatistan'ın ardından Lokomotiv Moskova ve Beşiktaş'ı çalıştıran Bilic, 2015 yılında West Ham'a geri döndü. 2018'de Suudi Arabistan'ın Al-Ittihad takımına giden Bilic'in son durağı ise West Bromwich Albion oldu.
Bilic'in West Bromwich'teki ilk basın toplantı ne kadar zor olduysa, bundan sonrakiler de tamamen farklı geçti. Bilic kendini göstermeyi başarmış, güvenini yeniden kazanmış ve ilham verici bir şekilde konuşmaya başlamıştı.
İngiliz ekibin CEO'su Mark Jenkins, Slaven Bilic hakkında "Futbolda uzun yıllar geçirdim. Yapılan transferlerin ardından yönetim ofislerini tek tek ziyaret edip teşekkür eden bir tek Slaven'i tanıdım. O çok özel bir adam. Taraftarların da aynı şekilde düşündüğünden eminim." şeklinde konuştu.
Müzisyen, basketbola takıntılı, motosiklet meraklısı, eski futbolcu, antrenör... Slaven Bilic, hayatı boyunca birçok şey yaptı ve her zaman başarılarından ve başarısızlıklarından keyif almayı bildi. Görünüşe göre bütün bu yaptıklarıyla kendisine saygı duyan arkadaşlar edinmeyi başardı.
Onunla ilgili konuşan herkesin ortak bir fikri var:
"Slaven, bu hayatta tanıyabileceğiniz en iyi, en iyi saygılı, en zeki, en yetenekli insanlardan biri..."