Aşağıda belirtilen seçenekler aracılığıyla veya istediğiniz zaman çerez politikası sayfamızdan seçimlerinizi yönetebilirsiniz. Yaptığınız seçimler, bu tarayıcı için geçerli olacaktır.
Zorunlu Çerezler
İşlevsellik İçin Gerekli Olan Çerezler
Performans ve Analiz İçin Gerekli Olan Çerezler
Hedefleme ve Reklam Çerezleri

YORUM: Yeni normallerimizin yeni futbolu geri döndü

-
Bir Umut Sarıkaya karikatüründe de geçtiği gibi, 'Âlem futbol der, ben fussball. Kınamayın dostlarım, Almanım bugün'.


YORUM | Onur Özgen @ozgenonur  


Tutkulu bir futbol seyircisi olduğumu sanıyordum, ama öyle olsaydı galiba hayatımdaki ilk Bundesliga 2 maçımı bugün seyretmezdim. Ya da belki de bilakis, futbola gerçekten o kadar büyük bir tutkuyla bağlıydım ki, seyircisiz bir Bundesliga 2 maçını bile seyredebiliyordum.

Açıkçası merak ettiğim tek şey, iki ay sonra yeniden futbol izlemenin nasıl hissettireceğiydi. Elbette daha önce de bir futbol maçını izlemeye aylarca ara verdiğimiz olmuştu, ama bu defa başkaydı. Almanlar kısa sürede kurdukları laboratuvar ortamında futbolun yakın gelecekte dönüp dönemeyeceğini test ediyordu ve ters bir durumda, bu maçlar bir anda izlediğimiz son futbol maçlarına da dönüşebilirdi. En azından uzun süreliğine.

Fakat Karlsruher - Darmstadt maçı öncesinde küçük bir sorunum vardı. Hiçbir fikrimin ve bağımın olmadığı bu iki takımdan hangisini destekleyecektim? Karar vermem ise çok uzun sürmedi. Hollanda'yı andıran turuncu-beyaz formalarıyla gönlüm hemen Darmstadt'a kaydı. Hatta top ne zaman takımın sarışın sol beki Fabian Holland'a gelse, gözlerimi kısıp sahada Dennis Bergkamp'ın olduğunu hayâl etmeye bile çalıştım. Futbolsuzluk insana neler yaptırıyormuş.

Buna karşın son düdük çaldığında ise maça dair neredeyse hiçbir şey hatırlamadığımı fark ettim. Karlsruher kazanmıştı. Ama nasıl bir maçtı? Kim daha iyi oynamıştı? Hangi pozisyonlar olmuştu? Hiçbiri hakkında bir fikrim yoktu. Çimlerin yeşilliği, sahadaki güneşli ve gölgeli yerler, oyuncuların fiziksel mesafe kurallarına yalnızca gol sevinçlerinde uyabildikleri absürt anlar, birbirlerine verdikleri son derece sıradan pasların ya da kale vuruşlarında topun havada süzülüşünün meğer ne kadar harika olduğu ve Darmstadt'ın formasının güzelliği... Aklımda kalanlar bunlardı.

Ardından 16:30 maçları başladı ve bir üst lige yükseldim. Beş maç arasından ise RB Leipzig - Freiburg maçını seyretmeyi tercih ettim. Aslında en önemli maç Dortmund'daki Ruhr derbisiydi. Hatta üzerimde de Borussia Dortmund'un retro formalarından biri vardı. Ama Julian Nagelsmann'ın takımını izleme fikri daha ağır bastı.

Julian Nagelsmann Leipzig <a href=Freiburg 05/16/20" perform:prop="uuid:168ef78t00nxi1efa7qjqjvx41;width:1200;height:859" src="https://images.performgroup.com/di/library/GOAL/90/8f/julian-nagelsmann-leipzig-freiburg-051620_mjjggdqw5r6e1iw28fhx6fi5b.jpg?t=511196210" style="width: 100%;" />

Her şeyden önce, yani dünyada işler çığrından çıkmadan önce de izlediğim son futbol maçı Leipzig - Tottenham maçıydı. Üstelik seyircili oynanmıştı. 19 Şubat gecesi Milano'daki Atalanta - Valencia maçının seyircili olarak oynatılması, immünologlar tarafından İtalya için "biyolojik bir bomba" etkisi yarattığı şeklinde yorumlanmıştı. Bu maç ise ondan tam bir ay sonra olmasına rağmen yine seyircili olarak oynatılmıştı ve bunun ne büyük bir çılgınlık olduğunu sonradan anlayabilmiştik.

Ama bildiğiniz gibi, günümüzde her şey çok çabuk değişiyor. İki ay önce şu an futbolun sırası değil diye düşünüp her şeyi iptal ederken, şu an ise hayatımızdaki önemli ya da önemsiz her şeyde olduğu gibi, futbolun da bir an önce geri dönmesi gerektiğini, aksi takdirde ortada futbol diye bir şeyin kalmayacağını düşünüyoruz. Elbette farklı düşünenler, en mühim şeyin insan sağlığı olduğunu ve bu dönemde futbola lüzum olmadığını savunanlar da var. Kimin haklı olduğunu ise zaman gösterecek. Şimdi deneyip görme zamanı ve Almanlar başlama düdüğünü çalalı birkaç saat oluyor. Artık orada olacak her şey, futbolun tüm dünyadaki geleceğini de belirleyecek.

İşte bu düşüncelerle günün ikinci maçı da başladı. Her iki takım da 3-4-3 formasyonuyla sahadaydı. Tıpkı Leipzig - Tottenham maçındaki gibi. Yine o maçtaki gibi Leipzig'in geri üçlüsünde stoper kökenli hiçbir oyuncu yoktu. Nordi Mukiele, Lukas Klostermann ve Marcel Halstenberg. Üçü de aslında bek oyuncularıydı. Buna karşın Freiburg'un on birinde ise dört stoper kökenli oyuncu birden yer alıyordu.

Leipzig <a href=Freiburg 05/16/20" perform:prop="uuid:hbtasvrlh9q81ovw2frmwin27;width:1200;height:861" src="https://images.performgroup.com/di/library/GOAL/b2/d9/leipzig-freiburg-051620_2iz4spf7rpag1mjm0n6kvg56i.jpg?t=511418626" style="width: 100%;" />

Ama hayır, şimdi bu tip taktiksel şeyleri düşünmenin zamanı değildi, zihnimi boşaltmalı ve mümkünse bu "yeni futbolun" tadını çıkarmaya çalışmalıydım. Bu yüzden uzun süre sonra, belki de çocukluğumdan beri, bir futbol maçını sahadaki iki takımın ne yapmaya çalıştığını anlamaya gerek duymadan izlemeyi denedim. Ama insanın zihni durur mu, bu defa da aklıma başka bir şey geldi.

Bir keresinde Marcelo Bielsa'nın Arjantin ya da İspanya'da katıldığı bir televizyon programına denk gelmiştim. Aklımda kaldığı kadarıyla şöyle diyordu Arjantinli antrenör: "Hiçbir zaman sıradan bir futbol taraftarı gibi oturup bir maçı seyredemedim. Sahada olan biteni analiz etmeden, neler olduğunu anlamaya çalışmadan bir futbol maçını seyretmeyi çok sıkıcı ve dayanılmaz buluyorum."

Bielsa'nın katlanılmaz derecede sıkıcı bulduğu şey ise bana çok eğlenceli geldi. Kendimi oyunun doğal akışına bırakmaya çalıştım ve evet, keyifliydi. Belki o kadar kaçan gol pozisyonundan sonra kaybettikleri iki puanla muhtemelen şampiyonluk şansını yitiren Leipzig'in bir taraftarı olsaydım, hiç keyifli olmayabilirdi. Ama tamamen tarafsız bir futbol tutkununun gözünde, hele ki seyircisiz bir maç için kesinlikle tatmin ediciydi.

Nihayetinde ise evet, futbol geri döndü. Ya da şu an öyle olduğunu sanıyoruz. Ama her şey iyi giderse bir gün tarih kitapları şöyle yazabilir: Futbolu İngilizler buldu, onu geri getirenler ise Almanlardı. Yeni normallerimizin yeni futbolunu.

Kaynak: GOAL.COM Yukarı