ÖZEL RÖPORTAJ | İlker Yılmaz @ilkeryilmazz
Geçtiğimiz Kasım ayının sonlarında Engin Fırat Moldova Milli Takımı'na imza attı. Oldukça zayıf bir görüntüsü olan Moldova'ya yeni bir heyecan getiren Engin Fırat, Goal Türkiye ve Mackolik editörü İlker Yılmaz'ın sorularını yanıtladı;
İlker Yılmaz: Hocam sizin alışık olmadığımız bir futbol kariyeriniz var. Futbola Türkiye'de başladınız, Fenerbahçe, Samsunspor, Sivasspor, Erciyesspor gibi kulüplerde antrenörlük yaptınız. Azerbaycan, İran, Güney Kore, Almanya gibi ülkelerde de çalıştınız. Şimdi de Moldova'da çalışıyorsunuz. Bu kadar farklı futbol kültüründe görev almak size neler kattı?
Engin Fırat: Ben gelişime açık biriyim. İnsanın kendini geliştirebilmesi için de farklı kültürlerden beslenmesi gerekiyor. Türkiye'de çalışırken hoşuma gitmeyen bir durum vardı; Türkiye'de devam etseydim, bir kulüpten diğerine sürüklenecektim. Bir sıçrama gerçekleştiremeyecektim. O yüzden de hedef olarak Dünyayı seçtim. Çeşitli ülkelerde çalıştım, zor şartlarda da görev aldım. Belli bir isim yaptım. Özgüvenim yükseldi, dünyada da çok iyi arkadaşlıklar kurdum. Değişik kültürleri gördüm, bu da benim hem antrenör hem de insan olarak gelişmemi sağladı. Her yere uyum sağlayabilme ve insanları anlayabilme avantajına sahibim. Futbolcular robot değildir. Onları anlayabilmek, kültürlerini bilmek, güvenlerini kazanmak lazım. Bunu başarmadığınız sürece de futbolda da bir yere varamazsınız. Türkiye'de takımların yarısı yabancı oyunculardan kurulu. Değişik kültürleri ve anlayışları var. Tüm bunları birleştirip bir takım yaratmak çok zor. Sadece Türkiye'de çalışmışsanız doğal olarak bazı oyuncularla sıkıntı yaşarsınız. Veya teknik adam olarak yurt dışına gittiğinizde benzer sıkıntıları yaşarsınız. Ben bunların hepsini aştığımı düşünüyorum ve bundan dolayı da gittiğim yerde başarılı olabiliyorum.
Ne oldu da Türkiye'den ayrılıp yurt dışında çalışmaya başladınız?
Türkiye'de son 20-30 senede hep aynı teknik adamlar çalışıyor. Bir takımdan diğerine geçiyorlar. Bu da benim için çok cazip bir durum değil. Sportif anlamda başka başarılar yaşamak için yurtdışı adımını attım. Moldova'ya geldiğimde baktığınızda bir Türk antrenör bir Avrupa takımını çalıştırıyor, bu normal. Bu olay Arap ülkelerinde de manşet oldu ve şöyleydi; Tarihte ilk defa bir Müslüman bir Hristiyan ülkesinin milli takımını çalıştırıyor. Bana bu süreçler her zaman olumlu döndü. İnsanlar ne yaptığımızı daha iyi görüyor ve ben de doğru yolu seçtiğimi düşünüyorum. Umarım genç nesil Türk antrenörlere de örnek olmuşumdur.
Moldova'dan teklif aldığınızda neler düşündünüz? Bu bir risk değil miydi?
Moldova'dan iki sene önce de teklif almıştım. O zaman başka bir takımda sözleşmem devam ediyordu. Bu sefer de denk geldi ve çok fazla düşünmeden kabul ettim. İlk maçım 1 ay sonra Fransa ile deplasmandaydı. Normalde birçok kişi kolay kolay bu dönemde teklifi kabul etmezdi ama ben başka bir açıdan baktım. Kendimi göstermek için iyi bir fırsattı. Bu düşünceyle de teklifi hemen kabul ettim.
Çünkü uluslararası bir teknik direktör olduğunuzda o kadar çok büyük maç oynuyorsunuz ki bu bir alışkanlık haline geliyor. Kazandıkça da özgüveniniz yükseliyor. O nedenle korkum da yoktu. Ve bu yüzden Moldova'nın başına geçmekte hiç çekinmedim.
Moldova grupta gol atmakta zorlanan bir ekipti. Hatta sadece 1 golü vardı. Sizin döneminizde maç kazanamadınız ama iki maçta da gol atmayı başardınız. Daha dirençli bir Moldova gördük.
Ben gelmeden önce Moldova çok kötü durumdaydı. Birçok oyuncu milli takıma gelmek istemiyordu. Benim gelmemim ardından milli takıma geri döndüler. Öncesinde dünya sıralamasında aşağılarda olan takımlarla karşılaşmışlardı. Ben geldikten sonra hazırlık maçları dahil olmak üzere dünya sıralamasındaki ilk 20'de bulunan takımlarla oynadık. Hepsine karşı sonuç elde edebilirdik. Şanssızlık çok fazlaydı. Fransa maçında zaten hakem bizi katletti. Bir şeyleri değiştirebileceğimi gösterdik. Burada herkesin milli takımla ilgili düşüncesi değişti. Oyuncuların da özgüveni yükseldi ve iyi işler yapacağımızı düşünüyorum.
Peki Türkiye'ye karşı oynamak ister miydiniz?
Evet isterdim. Şenol Güneş ile de onu konuştuk. EURO 2020 öncesi program belli olduğu için bu mümkün değildi. Amsterdam'da kura çekiminde beraberdik. Nihat Özdemir ve Servet Yardımcı da oradaydı. Türkiye Futbol Federasyonu ile daha yakın olmaya çalışacağız. Ortak projeler de ortaya çıkaracağız. Sadece A Milli Takımla ilgili değil, genç milli takımlarla da ilgili olacak. Şenol Ağabey de destek verecek ve mutlaka bir maç yapacağız. Çok ilgi çekici olacağına inanıyorum.
Milli takımdan oyuncunuz Epureanu yıllardır burada çok başarılı bir futbol oynuyor. Onun gibi Türkiye'de oynayabilecek kaliteli oyuncularız var mı?
Tabii ki var, çocuklara güvenmek lazım. Fransa'ya karşı 4 kişi ilk kez A Milli Takım'da oynadı. 20 yaşında bir stoper oynattım. Çocuklara güvendiğiniz zaman onlar da karşılığını veriyorlar. Burada yetenekli oyuncular var. Ama buradaki ana sıkıntılardan bir tanesi kimse onlara bu güveni vermedi. Özellikle defansif bölgede Türkiye'de oynayabilecek birçok oyunu var.
Epureanu bizim için önemli bir oyuncu ama ağır bir sakatlık geçirdi. Dizindeki sıkıntıdan dolayı hala %100'ünü yakalayamadı. Göksel Gümüşdağ ile de görüştük. Ama Epureanu ayarında birçok oyuncumuz var, bunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Türkiye'de kulüplerin nasıl bir scouting çalışması var hala çözemedim. Yetenekli ve maliyeti uygun oyuncular burada da var. Türk kulüplerine cazip gelmiyor mu bilmiyorum. İtalya'da, Portekiz'de, özellikle Rusya'da oynayan oyuncularımız var. Rahatlıkla Süper Lig'de de oynayabilirler.
Salgından her şey biraz değişecek. Tabii futbol da direkt etkilenecek. Bu durumu bütçesi düşük, daha zayıf takımlar avantaja dönüştürebilir görüşü hakim. Siz neler düşünüyorsunuz?
Evet, bu salgından dolayı futbol çok büyük bir darbe yiyecek. Zaten birçok ülkede ekonomik sıkıntılar vardı, bu sıkıntılar üst düzeye çıkacak. İngiltere'de, İspanya'da, İtalya'da bazı oyunculara anormal rakamlar verilmişti. Bunların hepsi kapanacak, böyle bir dönem daha olmayacak. Avusturya, İsviçre gibi orta seviyeli ülkeler çok daha büyük sıkıntı yaşayacak. Çünkü şirketler sıkıntı yaşayacak ve sponsorlar olmayacak.
Bu durumun olumlu tarafları da olacak. Örnek olarak Yunanistan futbolunu verebiliriz. İflas etmişlerdi. Yabancı oyuncu sayısı düştü veya daha uygun maliyette oyuncu getirip, geliştirerek satma yoluna gittiler. Altyapılardan genç oyuncular çıkardılar ve Yunan futbolunda yeni yetenekler ortaya çıktı. Yetenek önemlidir, gençlere güvenip her zaman kazançlı çıkabilirsiniz.
Türkiye'den yakın zamanda teklif aldınız mı?
Türkiye'den teklif geldi, önceden de vardı ama benim hedefim her zaman yapılmayan bir şeyi yapmak. Salgın benim kariyer planlamamı da etkiledi, Batı Avrupa'dan birkaç takımla görüşüyordum. Bu teklifler daha sonra da gelecektir. Şu anda Türk hocalar arasında Avrupa'da en fazla isimi geçenlerden biriyim. Kendi ülkemden de teklif gelmesinden daha doğal bir şey olamaz. Benim hedefim hiç değişmedi. Ben Avrupa'da veya Dünya'da yoluma devam etmek istiyorum. Hayallerimden bir tanesi de Dünya Kupası'nda bir milli takımın başında bulunmak.
Prandelli döneminde Galatasaray ile adınız anılmıştı. Teklif geldi mi? Geldiyse neden reddettiniz?
Aradılar ama ben hiçbir zaman olumlu bir cevap vermedim. Bu Türkiye ile ilgili değildi. Benim kişisel kararımdı, çünkü artık yardımcı antrenör olarak devam etmek istemedim. O yüzden benim için hiç gündeme gelmedi. Dünyada hangi takım olursa olsun artık yardımcı antrenörlük istemiyorum.
Biliyorsunuz Türkiye'de teknik direktörlük yapmak çok zor. Sezon başında göreve başlayan teknik adamların %70'i sezonu tamamlayamıyor. Siz dışarıdan bu sorunları daha iyi görüyorsunuz. Türkiye'deki temek problem sizce nedir?
Nasıl ki oyuncu seçiminde sıkıntı varsa teknik adam seçiminde de sıkıntı var. 7-8 sene önce Mısır'dan bir takımdan teklif gelmişti. Başkan beni arayıp, 'Sizin nasıl bir futbol oynattığınızı anlamak için takımınızın son maçlarını seyrettik' demişti. Demek istediğimi bu durum net olarak ortaya çıkartıyor. Kulüplerin getirdikleri teknik direktörü iyi araştırması gerekiyor.
Bir örnek vereyim; Yurt dışında bir takımla görüştüğüm zaman para konusu en son konuşulur. Önce futbol anlayışı, kulübün hedefleri konuşuruz. Türkiye'de beni aradıklarında önce 'Size uyar mı' diye paradan konuşuyoruz. Para iyi olabilir ama ben sizde mutlu olmayacaksam, siz benle mutlu olmayacaksanız ne anlamı var ki? Kulüpler daha iyi araştırma yapıp profesyonelce davranırlarsa ona göre de adım atılır.
Başka bir örnek daha vereyim; Almanya'da Bundesliga'dan 3. Lig'e gidebilirsiniz. Kimse buna bir şey demez. Keza 3. Lig'den de bir anda Bundesliga'da çalışabilirsiniz. Türkiye'de böyle bir şey mümkün mü? Mümkün değil. Bir teknik adamın vizyonu, düşünceleri, kulübe uygunluğu gibi konuları iyi analiz ettiğimizde Türkiye'deki kulüplerin de teknik adam değiştirme metotları değişecek.
Peki gelecekteki hayalleriniz, hedefleriniz nelerdir?
Ben bu yola çıkarken derdim hiçbir zaman çok para kazanmak ve meşhur olmak değildi. Sportif başarılar elde etmek istiyorum. O yüzden yolun yarısını dahi geçmediğimi düşünüyorum. Benim hedeflerimin arasında mutlaka Avrupa'da önemli başarılar elde etmek ve en önemlisi de Dünya Kupası'nda görev yapmak. Türkiye'nin başında Dünya Kupası'na gidersem en mutlu insan ben olurum.
FIFA 20'de savunma nasıl yapılır?